• Medya

  • Uygulama

  • Google Play

dolgun

Türkçe - İngilizce

sıklık sırası: 6728

bilişim

iş dünyası

metalbilim

sıfat / adjective – botany

sıfat / adjective – music

DOLGUN = (dolgun nedir; dolgun ne demek; dolgun İngilizcesi) 1. Dolarak biçimi yuvarlaklaşmış: Dolgun yastık. 2. Şişmana yakın, balıketinde: «Dolgun karnını güçlükle taşıyan genç bir kadın gelip oturdu.» -B. Felek. 3. Çok, bol, fazla, yüksek (ücret, para vb.): «İlk işi babasını memnun etmek için ona dolgun bir maaşa geçtiğini yazmak olmuş.» -A. Ş. Hisar. 4. Şişkin: «Sigaradan sararmış dişleriyle dolgun dudaklarını kemiriyor.» -A. Ümit. 5. mec. Öfke, kızgınlık, kırgınlık vb. duygularla dolu: «Müftüye karşı adamakıllı dolgundu.» -R. N. Güntekin. 6. mec. Birbirine uyan, uyum gösteren: «Atasözleri, çoğu zaman dolgun kafiyelere yaslanıyorlar.» -B. R. Eyuboğlu.

ilgili sözler / related words

1: 1 ms