İngilizce - Türkçe
sıklık sırası: 651 DIRECT = [di'rekt, day'rekt] adjective
1 doğru, düz * eşanlamlı : straight, undeviating, uninterrupted, through * karşıtanlamlı : indirect, swerving
İngilizce örnek : The teacher drew a direct line on the blackboard.
Türkçe çevirisi : Öğretmen tahtaya düz bir çizgi çizdi.
İngilizce örnek : There is a direct flight from Istanbul to London.
Türkçe çevirisi : İstanbul’dan Londra’ya direkt sefer vardır.
İngilizce örnek : Don't expose this flower to direct sunlight.
Türkçe çevirisi : Bu çiçeği doğrudan güneş ışığına maruz bırakmayın.
2 dolaysız * eşanlamlı : plain, straightforward, frank, candid, immediate, face-to-face * karşıtanlamlı : indirect
İngilizce örnek : This is a direct answer.
Türkçe çevirisi : Bu dolaysız bir yanıt.
İngilizce örnek : Employees don’t have direct contact with management.
Türkçe çevirisi : Çalışanların yönetimle doğrudan teması yoktur.
¤ adverb
dosdoğru, duraklamadan
¤ verb
1 yolu tarif etmek * eşanlamlı : guide, lead, conduct, show * karşıtanlamlı : mislead
İngilizce örnek : Can you direct me to the station?
Türkçe çevirisi : Bana istasyonu tarif edebilir misiniz?
İngilizce örnek : Can you direct me to his office?
Türkçe çevirisi : Bana bürosunu tarif edebilir misiniz?
2 emretmek * eşanlamlı : command, order, instruct
3 yöneltmek * eşanlamlı : aim, point
İngilizce örnek : You must direct your efforts to getting a good job.
Türkçe çevirisi : Çabalarını iyi bir iş bulmaya yöneltmelisin.
4 çevirmek
İngilizce örnek : Their attention was directed to the principal.
Türkçe çevirisi : Dikkatleri müdüre çevrildi.
5 yönetmek * eşanlamlı : manage, control, run, govern, regulate, administer
İngilizce örnek : The second film we saw was directed by that famous director.
Türkçe çevirisi : Gördüğümüz ikinci film ünlü bir yönetmen tarafından yönetilmiştir.
* direct current = doğru akım
* direct object = dolaysız tümleç
* direct speech = dolaysız anlatım
ilgili sözler / related words