Türkçe - İngilizce
sıklık sırası: 1139dip = bazal [öz Türkçe - eski terim]
dip = fundus [öz Türkçe - eski terim]
dip = infundibulum [öz Türkçe - eski terim]
DİP = (dip nedir; dip ne demek; dip İngilizcesi) (sinema, televizyon) Görünçlüğün gerisinde yer alan, geriye düşen yerler. Ön karşıtı.
DİP = (dip nedir; dip ne demek; dip İngilizcesi) 1. Havuç. 2. Lahana. 3. Yerelması. 4. Şalgam. 5. Pancar ve kökü, şeker pancarı.
DİP = (dip nedir; dip ne demek; dip İngilizcesi) 1. Oyuk veya çukur bir şeyin en alt bölümü: «Denizin dibinde oltanın ucu, etrafında izmaritler oynaşıyor.» -A. Ümit. 2. Taban: Tencerenin dibi. 3. Dikili duran bir şeyin yerle birleştiği nokta ve çevresi veya bir şeyin yanı başı: «Erkeklerin hepsi duvar dibindeydiler şimdi.» -A. Kulin. 4. Kapalı bir yerin kapıya göre en uzak bölümü: «Karagöz perdesinin karşısına dizilmiş koltuklardan en diptekine oturdu.» -A. İlhan. 5. hlk. Arka, kıç: «Hepsi de tavuğun dibinden sabah sabah çıkmış, taptazedir.» -E. E. Talu.
DİP = (dip nedir; dip ne demek; dip İngilizcesi) Bekâret.
DİP = (dip nedir; dip ne demek; dip İngilizcesi) Çam ağacının kökü ve çırası.
DİP = (dip nedir; dip ne demek; dip İngilizcesi) Lambanın, taşıyıcısına takılmasına ve elektrik bağlantısının sağlanmasına yarayan bölümü.
DİP = (dip nedir; dip ne demek; dip İngilizcesi) Pek, çok anlamında kullanılır: Davarlar dip güzel.
DİP = (dip nedir; dip ne demek; dip İngilizcesi) Tütün bitkisinin en dipteki yaprakları: Bugün dipleri kırdım.
dip = bün [Türkçe - Osmanlıca]
dip = ka'r [Türkçe - Osmanlıca]
dip = pây [Türkçe - Osmanlıca]
dip = teh [Türkçe - Osmanlıca]
DİP = Koyu kıvamlı, yiyecek bandırmak için kullanılan sos.
İngilizce - Türkçe
sıklık sırası: 9600 DIP = [dip] verb
1 daldırmak, batırmak * eşanlamlı : immerse, plunge, submerge, dive, bathe
İngilizce örnek : The girl dipped her foot into the water.
Türkçe çevirisi : Kız ayağını suya soktu.
2 (güneş, vb) batmak * eşanlamlı : descend, sink, decline, lower, slope * karşıtanlamlı : rise
İngilizce örnek : The sun dipped below the horizon.
Türkçe çevirisi : Güneş ufkun altına battı.
İngilizce örnek : The heron flies high and then dips into the lake.
Türkçe çevirisi : Balıkçıl (kuşu) yükseğe uçar ve sonra göle dalar.
3 azalmak, azaltmak
İngilizce örnek : Sales have suddenly dipped.
Türkçe çevirisi : Satışlar birden azaldı.
¤ noun
1 düşüş, azalış * eşanlamlı : incline, slope, decline, fall
2 kon. kısa yüzüş, dalıp çıkma * eşanlamlı : ducking, plunge, bathe, swim
ilgili sözler / related words