İngilizce - Türkçe
sıklık sırası: 852 DEAL = [di: l] verb
1 dağıtmak, vermek * eşanlamlı : share, distribute, deliver, give, dispense
İngilizce örnek : He dealt four cards to each player.
Türkçe çevirisi : Her oyuncuya dört kâğıt dağıttı.
2 alışveriş etmek * eşanlamlı : trade, do business, bargain
¤ noun
1 oyun kâğıtlarını dağıtma
2 alışveriş
3 iş, anlaşma * eşanlamlı : bargain, agreement, contract
İngilizce örnek : It's one of the biggest deals we have ever signed.
Türkçe çevirisi : Şimdiye kadar imzaladığımız en büyük anlaşmalardan biri.
* a good deal (of) = oldukça çok
İngilizce örnek : I spend a good deal of time reading.
Türkçe çevirisi : Okuyarak çok vakit geçiririm.
İngilizce örnek : She gave me a good deal of useful information.
Türkçe çevirisi : Bana birçok yararlı bilgi verdi.
İngilizce örnek : The storm did a great deal of damage to the maize in the fields.
Türkçe çevirisi : Fırtına tarlalardaki mısırlara çok hasar verdi.
* a great deal (of) = pek çok
İngilizce örnek : His work has improved a great deal.
Türkçe çevirisi : İşi çok gelişti.
İngilizce örnek : He has a great deal of money.
Türkçe çevirisi : Çok parası var.
İngilizce örnek : We had a great deal of rainy weather in April.
Türkçe çevirisi : Nisan ayında çok yağmurlu gün gördük.
İngilizce örnek : There was a great deal of tension at the time.
Türkçe çevirisi : O zaman çok gerilim vardı.
* deal in = ticareti yapmak, alıp satmak
İngilizce örnek : My brother deals in precious stones.
Türkçe çevirisi : Erkek kardeşim değerli taş alıp satar.
* deal out = dağıtmak, paylaştırmak
İngilizce örnek : She dealt out the chicken in equal portions.
Türkçe çevirisi : Pilici eşit porsiyonlarda paylaştırdı.
* deal with sb = baş etmek, davranmak
İngilizce örnek : He is a difficult man to deal with.
Türkçe çevirisi : Baş etmesi zor birisi.
İngilizce örnek : I hope you have dealt with him as he deserved.
Türkçe çevirisi : Umarım ona hak ettiği gibi davrandın.
* deal with sth = 1 ele almak, ilgilenmek; başa çıkmak
İngilizce örnek : I can't deal with this problem.
Türkçe çevirisi : Bu sorunla başa çıkamam.
İngilizce örnek : I'll deal with the matter personally.
Türkçe çevirisi : Meseleyle şahsen ilgileneceğim.
İngilizce örnek : We are dealing with your complaint.
Türkçe çevirisi : Şikâyetinizle ilgileniyoruz.
İngilizce örnek : Who deals with these matters?
Türkçe çevirisi : Bu meselelerle kim ilgileniyor?
2 ilgili olmak, hakkında olmak
İngilizce örnek : This chapter deals with drug abuse.
Türkçe çevirisi : Bu bölüm uyuşturucu kullanımı ile ilgili.
ilgili sözler / related words