• Medya

  • Uygulama

  • Google Play

close

İngilizce - Türkçe

sıklık sırası: 498

ana kullanım 2

denizcilik

elektrik

müzik

CLOSE = [klouz] verb
1 kapamak, kapatmak * eşanlamlı : shut, lock, stop, block * karşıtanlamlı : open
İngilizce örnek : Please close the door.
Türkçe çevirisi : Lütfen kapıyı kapa.
İngilizce örnek : Close your eyes and make a wish.
Türkçe çevirisi : Gözlerini kapa ve bir dilek tut.
İngilizce örnek : They had to close the airport; the snow was a metre deep.
Türkçe çevirisi : Havaalanını kapamak zorunda kaldılar, kar bir metre derinliğinde idi.
İngilizce örnek : Can you close the curtains, please?
Türkçe çevirisi : Perdeleri kapar mısın, lütfen?
2 kapanmak
İngilizce örnek : The door doesn't close properly.
Türkçe çevirisi : Kapı doğru dürüst kapanmıyor.
İngilizce örnek : The suitcase won't close properly - the zipper is broken.
Türkçe çevirisi : Valiz doğru dürüst kapanmıyor – fermuarı bozulmuş.
İngilizce örnek : The closing time for the office is 6.00.
Türkçe çevirisi : Büronun kapanma vakti saat altıdır.
3 bitirmek, son vermek * eşanlamlı : end, finish, cease, terminate, conclude * karşıtanlamlı : begin, start
İngilizce örnek : He closed his lecture with a question.
Türkçe çevirisi : Konferansını bir soru ile bitirdi.
¤ noun
son, sonuç, nihayet * eşanlamlı : end, finish, conclusion, termination * karşıtanlamlı : beginning
İngilizce örnek : The sun sets at close of day.
Türkçe çevirisi : Gün bitiminde güneş batar.
İngilizce örnek : The long talks are nearing its close.
Türkçe çevirisi : Uzun konuşmalar sona doğru yaklaşıyor.
¤ [klous] adjective
1 yakın * eşanlamlı : near, nearby, adjacent * karşıtanlamlı : far, distant
İngilizce örnek : My house is close to the subway station.
Türkçe çevirisi : Evim metro istasyonuna yakındır.
İngilizce örnek : The café is close to the train station.
Türkçe çevirisi : Kafeterya tren istasyonuna yakındır.
2 samimi * eşanlamlı : dear, intimate, familiar * karşıtanlamlı : distant
İngilizce örnek : We've been close friends since primary school.
Türkçe çevirisi : İlkokuldan beri samimi arkadaşız.
3 sık, az aralıklı * eşanlamlı : dense, compact, tight, packed
4 dikkatli, titiz
5 (hava) sıkıntılı, boğucu
6 havasız, kapalı * eşanlamlı : stuffy, unventilated, airless * karşıtanlamlı : fresh
7 az farklı, hemen hemen eşit * eşanlamlı : accurate, exact, precise
¤ adverb
yakın, yakından, yakına
* close call/shave/thing = kon. kıl payı kurtuluş
* close fitting = dar
* close season = av yasağı dönemi

1: 0 ms