Türkçe - İngilizce
sıklık sırası: 52büyük = grand [öz Türkçe - eski terim]
büyük = magnus [öz Türkçe - eski terim]
büyük = major [öz Türkçe - eski terim]
büyük = majus [öz Türkçe - eski terim]
büyük = majör [öz Türkçe - eski terim]
büyük = majüskül [öz Türkçe - eski terim]
büyük = makro [öz Türkçe - eski terim]
büyük = makro- [öz Türkçe - eski terim]
büyük = masif [öz Türkçe - eski terim]
büyük = mega- [öz Türkçe - eski terim]
büyük = muazzam [öz Türkçe - eski terim]
BÜYÜK = (büyük nedir; büyük ne demek; büyük İngilizcesi) 1. Boyutları, benzerlerinden daha fazla olan (somut nesne), makro, küçük karşıtı: «Büyük ağaçların altında, gazinoya doğru gidiyoruz.» -Y. Z. Ortaç. 2. Çok, ortalamayı aşan (soyut kavram): «Büyük bir cevap sıkıntısı geçirdikten sonra itiraf etti.» -P. Safa. 3. Niceliği çok olan: «Benim büyük kalabalıklara karşı ürkekliğim vardır.» -R. N. Güntekin. 4. Üstün niteliği olan: «Molière büyük adammış, yeryüzüne gelmiş kişilerin en büyüklerinden biri.» -N. Ataç. 5. Yetişkin, belli bir yaşa gelmiş: «Büyüklerin tandır sefasına ayıracak zamanları yoktu.» -A. Kutlu. 6. mec. Önemli: «Ömrünün tek ve büyük oyunu bitmişti.» -T. Buğra.
büyük = azîm [Türkçe - Osmanlıca]
büyük = büzürg [Türkçe - Osmanlıca]
büyük = cesîm [Türkçe - Osmanlıca]
büyük = fâhiş [Türkçe - Osmanlıca]
büyük = kebîr [Türkçe - Osmanlıca]
büyük = uzmâ [Türkçe - Osmanlıca]
ilgili sözler / related words