Türkçe - İngilizce
sıklık sırası: 912burun = nazal [öz Türkçe - eski terim]
burun = bînî [Türkçe - Osmanlıca]
burun = enf [Türkçe - Osmanlıca]
burun = meşâmm [Türkçe - Osmanlıca]
BURUN
1. a) Koku almaya yarayan, kıkırdak ve kemikten yapılmış organ, nazus.
b) Omurgalı hayvanlarda kısmen koklama sinirlerini taşıyan mukoza zarı ile örtülü bir çift burun boşluğunu içine alan koku alma organı.
c) Balıklarda, başın ön ucu ile gözler arasında kalan bölgeye burun denir. Burnun görünüşü çeşitli türlerde çok değişik şekiller arz etmektedir. Bazen sivri, bazen yuvarlak, bazen ördekgagası şeklinde, bazen hortum şeklinde uzamış, bazen de aşağıya doğru kıvrık şekiller gösterebilir. Tatlı su balıklarında ağız tipleri ve örnekler şöyledir : Yukarıya yönelik (sivrisinek balığı); uçta (kızıl kanat); vantuz şeklinde (lampetra flubiatilis); bir hortumun ucunda (deniz iğnesi); altta (kababurun); protraktil (çapak); Ördek gagası şeklinde (turna).
2. (fiziksel coğrafya) Karanın, özellikle yüksek ve dağlık kıyılarda, türlü biçimlerde denize uzanmış bölümü.
3. Kimi şeylerin ön ve sivri bölümü
4. Kibir, büyüklenme
5. Pekmez yapmak için kaynatılan şıranın ilk suyu.
6. Duttan, kaynatılarak elde edilen ilk şıra.
7. Samandan ayrılmış buğday yığını, gözer denilen büyük harman kalburu ile elendikten sonra elde edilen temizlenmiş tahıl.
8. Yün taranırken tarak dişinden ilk alınan yün.
ilgili sözler / related words