Türkçe - İngilizce
sıklık sırası: 3059bulaşmak = sirayet etmek [öz Türkçe - eski terim]
BULAŞMAK = (bulaşmak nedir; bulaşmak ne demek; bulaşmak İngilizcesi) 1. Başlamak: Yarın işe bulaşacağım. 2. Bir işe istekle başlamak: Çok acıkmıştı, bulaştı yemeğe.
BULAŞMAK = (bulaşmak nedir; bulaşmak ne demek; bulaşmak İngilizcesi) 1. Bir nesne, üzerine sürülen bir şey yüzünden kirlenmek: Tabak bulaştı. 2. (-e) İstenilmeyen bir madde bir şeye sürülmek: «Yüzüne gözüne yer yer kepek bulaşmıştı.» -S. F. Abasıyanık. 3. (-e) Hastalık geçmek, sirayet etmek: Çocuğa suçiçeği bulaşmış. 4. (-e) Çatmak, sataşmak, tedirgin etmek: «Atiye'nin ters ters yüzüne bakmasına aldırmadan yerde bir dirseğinin üstüne uzanmış keyifle yatan Seyit'e bulaştı.» -L. Tekin. 5. (-e) İstemeden veya rastlantı sonucu bir işe karışmak: «Seninle hiç alakası olmayan bu işe bulaşmak istemiyorsun.» -A. Ümit.
BULAŞMAK = (bulaşmak nedir; bulaşmak ne demek; bulaşmak İngilizcesi) 1. Karışmak, fenalaşmak. 2. Musallat olmak. 3. Çatmak, sataşmak, duçar olmak. 4. Meşgul olmaya başlamak. 5. Alûde olmak, bulanmak.
BULAŞMAK = (bulaşmak nedir; bulaşmak ne demek; bulaşmak İngilizcesi) 1. Takılmak. 2. Karışmak.
BULAŞMAK = (bulaşmak nedir; bulaşmak ne demek; bulaşmak İngilizcesi) Çatmak, sataşmak.
BULAŞMAK = (bulaşmak nedir; bulaşmak ne demek; bulaşmak İngilizcesi) Engel olmak: Hasan'ın işine Osman bulaştı.
bulaşmak = sirâyet etmek [Türkçe - Osmanlıca]
ilgili sözler / related words