• Medya

  • Uygulama

  • Google Play

bulanık

Türkçe - İngilizce

sıklık sırası: 5416

bilişim

bulanık = flu [öz Türkçe - eski terim]

bulanık = opak [öz Türkçe - eski terim]

bulanık = türbid [öz Türkçe - eski terim]

BULANIK = (bulanık nedir; bulanık ne demek; bulanık İngilizcesi) (sinema, televizyon) Görüntünün odak noktasına düşmemesinden doğan durum.

BULANIK = (bulanık nedir; bulanık ne demek; bulanık İngilizcesi) 1. Bulanmış olan, duru olmayan: «Koltuğuna oturdu, Haliç'in bulanık sularına daldı.» -F. R. Atay. 2. Bulutlu, kapalı (hava). 3. Açık seçik görünmeyen, net olmayan: Bulanık görüntü. 4. Donuk, anlamsız, fersiz (bakış): «Dimdik oturuyor, bulanık ve ıslak gözlerle ona bakıyordu.» -P. Safa. 5. mec. Niteliği tam anlaşılmayan: «İzmir-Bursa yolculuğundan dönüşümde ben böyle bulanık bir politika havası içinde bulmuştum.» -Y. K. Karaosmanoğlu. 6. zf. Bulanmış, duru olmayan bir biçimde: «Bir musluğu açtığınız zaman bile su, evvela bulanık gelir» -N. F. Kısakürek.

BULANIK = (bulanık nedir; bulanık ne demek; bulanık İngilizcesi) Bir olayı ya da düşünceyi açık ve belirli bir biçimde anlatmayan sözcük ya da tümce.

BULANIK = (bulanık nedir; bulanık ne demek; bulanık İngilizcesi) sinema: Görüntünün odak noktasına düşmesinden doğan seçik olmama durumu.

bulanık = âğişte [Türkçe - Osmanlıca]

bulanık = tîre [Türkçe - Osmanlıca]

ilgili sözler / related words

1: 0 ms