İngilizce - Türkçe
sıklık sırası: 1545 BREAK = [breyk] verb
broke [brouk], broken ['broukın]
1 kırmak, parçalamak * eşanlamlı : shatter, fracture, rupture, crash * karşıtanlamlı : mend
İngilizce örnek : He fell down the stairs and broke his leg.
Türkçe çevirisi : Merdivenlerden düştü ve bacağını kırdı.
2 kırılmak, parçalanmak, kopmak * eşanlamlı : disintegrate, collapse, smach, shatter
İngilizce örnek : When we pulled on the rope it broke.
Türkçe çevirisi : İpe asılınca ip koptu.
İngilizce örnek : He dropped the glass and it broke.
Türkçe çevirisi : Bardağı düşürdü ve bardak kırıldı.
3 bozmak
4 bozulmak
5 patlak vermek, çıkmak
6 uymamak, çiğnemek * eşanlamlı : violate, disobey * karşıtanlamlı : obey
İngilizce örnek : The police accused Robert of breaking the speed limit.
Türkçe çevirisi : Polis Robert’ı hız sınırını ihlal etmekle suçladı.
İngilizce örnek : He is breaking the law by selling cigarettes to children.
Türkçe çevirisi : Çocuklara sigara satmakla yasaları çiğniyor.
İngilizce örnek : You broke the speed limit.
Türkçe çevirisi : Hız sınırını ihlal ettin.
¤ noun
1 ara, mola; teneffüs, dinlenme
İngilizce örnek : Let’s go outside on our break.
Türkçe çevirisi : Molamızda dışarı çıkalım.
İngilizce örnek : They worked on without a break.
Türkçe çevirisi : Mola vermeden çalışmaya devam ettiler.
2 açıklık * eşanlamlı : gap, opening
4 kırık * eşanlamlı : crack, rupture
5 ani değişim, değişiklik
6 tan, şafak vakti
* break away = kaçmak
İngilizce örnek : I got hold of him by the arm, but he broke away.
Türkçe çevirisi : Onu kolundan yakaladım, ama o kaçtı.
* break down = bozulmak; yıkılmak * eşanlamlı : fail, falter
İngilizce örnek : My car's always breaking down.
Türkçe çevirisi : Arabam sürekli arıza yapıyor.
İngilizce örnek : My car broke down and we had to walk home.
Türkçe çevirisi : Arabam bozuldu ve eve yürüyerek gitmek zorunda kaldık.
İngilizce örnek : The machine isn't working. It broke down this morning.
Türkçe çevirisi : Makine çalışmıyor. Bu sabah bozuldu.
2 (ruhen) yıkılmak
İngilizce örnek : Tom broke down and wept when he heard the news.
Türkçe çevirisi : Haberi duyunca Tom ruhen yıkıldı ve ağladı.
* break even = ne kâr ne zarar
* break in = zorla girmek * eşanlamlı : invade, trespass
İngilizce örnek : Someone broke in last night and stole my watch.
Türkçe çevirisi : Dün gece biri (eve) girmiş ve saatimi çalmış.
* break into = zorla girmek
İngilizce örnek : A burglar broke into their house through an open window.
Türkçe çevirisi : Açık pencereden evlerine hırsız girmiş.
İngilizce örnek : Do you have any idea who would have broken into your office?
Türkçe çevirisi : Büronuza kimin girmiş olabileceği ile ilgili bir fikriniz var mı?
İngilizce örnek : His office was broken into when he was away.
Türkçe çevirisi : O yokken bürosuna hırsız girmiş.
İngilizce örnek : The thief broke into the museum and stole a painting.
Türkçe çevirisi : Hırsız müzeye girdi ve bir tablo çaldı.
* break off = kesmek * eşanlamlı : interrupt, discontinue
İngilizce örnek : He broke off to answer the phone.
Türkçe çevirisi : Telefona bakmak için elindeki işini bıraktı.
İngilizce örnek : It is impolite to break a conversation off when someone comes in.
Türkçe çevirisi : Birisi içeri girince konuşmayı kesmek ayıptır.
2 son vermek * eşanlamlı : stop, cease
İngilizce örnek : They couldn't agree on anything, so they broke off their engagement.
Türkçe çevirisi : Hiçbir şeyde anlaşamadılar, bu yüzden nişanlarını attılar.
İngilizce örnek : The two countries have broken off relations.
Türkçe çevirisi : İki ülke (birbiri ile) ilişkilerini kesti.
* break out = patlak vermek, çıkmak * eşanlamlı : initiate, begin, start
İngilizce örnek : The Second World War broke out in 1939.
Türkçe çevirisi : İkinci Dünya Savaşı 1939’da çıktı.
İngilizce örnek : When the fire broke out, there were several people in the building.
Türkçe çevirisi : Yangın çıktığı zaman binada birçok insan vardı.
* break up = 1 sona erdirmek, dağıtmak
İngilizce örnek : The police broke up the demonstration.
Türkçe çevirisi : Polis gösteriyi dağıttı.
2 sona ermek, dağılmak
İngilizce örnek : School breaks up next Friday.
Türkçe çevirisi : Okul cuma günü sona eriyor.
İngilizce örnek : The party finally broke up at 3.00 am.
Türkçe çevirisi : Parti sonunda gece üçte sona erdi.
* break up (with) = (ile) bağını koparmak
İngilizce örnek : She broke up with her boyfriend.
Türkçe çevirisi : Erkek arkadaşından ayrıldı.
İngilizce örnek : Jack and Mary have broken up; Jack wants a divorce.
Türkçe çevirisi : Jack ve Mary ayrıldılar, Jack boşanmak istiyor.
BREAK = (break nedir; break Türkçesi) Anormal derecede yüksek veya düşük sıcaklıklarda yaşanan çok ani değişim.
ilgili sözler / related words