Türkçe - İngilizce
sıklık sırası: 2337boğaz = farenks [öz Türkçe - eski terim]
boğaz = farinks [öz Türkçe - eski terim]
boğaz = gelû [Türkçe - Osmanlıca]
boğaz = halk [Türkçe - Osmanlıca]
boğaz = hulkum [Türkçe - Osmanlıca]
BOĞAZ
1. Boynun ön bölümü ve bu bölümü oluşturan organlar, imik, kursak: Gömleğin yakasa boğazımı sıkıyor.
2. Şişe, güğüm vb. kaplarda ağza yakın dar bölüm: Şişenin boğazı. Testinin boğazı.
3. Yedirip içirme yükümü, iaşe: Mecburen ırgatların boğazı bahçe sahibinden oluyor.
4. Yiyeceği içeceği sağlanan kimse, aile bireyleri: Evde tek kişi çalışıyor, altı boğaza bakıyor.
5. Yeme içme: Boğazına düşkün biri, o yüzden kilolu.
6. İki kara arasındaki dar deniz.
7. İki denizi veya bir denizle okyanusu birbirine bağlayan dar geçit.
8. İki denizi birbirine bağlayan, biçimleri, uzunluk ve genişlikleri, üzerindeki akıntı düzenleri gibi özellikleriyle ayrımlı dar su geçidi.
9. İki dağ arasında dar geçit.
10. Dağlık yörelerde komşu iki koyağı birbirine bağlayan ya da genç koyakların kimi kesimlerinde görülen çok dar, dik ve kayalık yamaçlı geçit.
11. Bağ çubuklarının köke yakın kısmı.
12. Genel olarak bitkilerin köke yakın yeri.
13. Gebe inek, manda, gebe hayvan.
14. Değirmen taşının ortasındaki delik.
15. Ahşap duvar.
ilgili sözler / related words