Türkçe - İngilizce
BAD = (bad nedir; bad ne demek; bad İngilizcesi) 1. En çok ilkbaharda yapılan ve dolma içine benzeyen bir çeşit yiyecek. 2. Buğday öğünürken etrafta biriken taşlı ince un.
BAD = (bad nedir; bad ne demek; bad İngilizcesi) 1. Tarla, bahçe kenarlarına konulan ağaç, dikenli çalı, tel veya tahtadan yapılan çit, çevirge. 2. Ocak ve tandırın iç yüzü, kenar parçaları. 3. Ocakta kazan koyacak yüksekçe kısım, seki. 4. bk. badal (I).
BAD = (bad nedir; bad ne demek; bad İngilizcesi) Merdiven, merdiven basamağı.
BAD = (bad nedir; bad ne demek; bad İngilizcesi) Rüzgâr: «Esme ey bad esme canan uykuda.» - = F. N. Çamlıbel.
BAD nasıl okunur, okunuşu /bEd/ sıfat [worse, worst]
İngilizce - Türkçe
sıklık sırası: 920 BAD = [bed] adjective
1 kötü * eşanlamlı : evil, corrupt, poor, defective, inferior * karşıtanlamlı : good
İngilizce örnek : I'm used to his bad temper.
Türkçe çevirisi : Onun kötü huyuna alışkınım.
İngilizce örnek : Our picnic was spoiled by bad weather.
Türkçe çevirisi : Kötü hava pikniğimizi berbat etti.
İngilizce örnek : There is always bad news on TV.
Türkçe çevirisi : Televizyonda her zaman kötü haber var.
2 bozuk, çürük * eşanlamlı : rotten, spoiled, contaminated
İngilizce örnek : Let’s eat these apples before they go bad.
Türkçe çevirisi : Kötüleşmeden önce bu elmaları yiyelim.
3 yaramaz * eşanlamlı : naughty, mischievous
İngilizce örnek : Don’t be a bad boy, or I will punish you.
Türkçe çevirisi : Yaramaz oğlan olma, yoksa seni cezalandırırım.
4 ahlaksız * eşanlamlı : immoral, wicked, sinful
İngilizce örnek : He was sent home from school for bad behaviour.
Türkçe çevirisi : Kötü davranışı yüzünden okuldan eve gönderildi.
İngilizce örnek : I stopped going out with her when I discovered she was a bad woman.
Türkçe çevirisi : Onun kötü bir kadın olduğunu keşfedince onunla çıkmaktan vazgeçtim.
5 zararlı * eşanlamlı : harmful, injurious
İngilizce örnek : Eating sweets is bad for your teeth.
Türkçe çevirisi : Şeker yemek dişlerinize zararlıdır.
6 sağlıksız * eşanlamlı : ill, sick, suffering
İngilizce örnek : I have a bad back.
Türkçe çevirisi : Sırtımda sorun var.
¤ noun
kötü şey, kötülük
* bad fortune = şanssızlık, talihsizlik
* be bad at sth = bir şeyi pek iyi bilmemek
İngilizce örnek : He's good at singing but bad at playing the guitar.
Türkçe çevirisi : İyi şarkı söylüyor ama kötü gitar çalıyor.
* be bad of sth = pek iyi bilmemek
* go bad = 1 fenalaşmak
2 bozulmak, kokmak
İngilizce örnek : The chicken I bought yesterday has started to go bad.
Türkçe çevirisi : Dün aldığım piliç bozulmaya başladı.
* not (so) bad = fena değil
İngilizce örnek : The food in that restaurant isn’t so bad.
Türkçe çevirisi : O restorandaki yemekler fena değil.
* not too bad = şöyle böyle
İngilizce örnek : 'What do you think of this book?' 'Not too bad.'
Türkçe çevirisi : ‘Bu kitabı nasıl buluyorsun?’ ‘İdare eder.’
ilgili sözler / related words