İngilizce - Türkçe
sıklık sırası: 36 ALL = [o: l] adjective
bütün, tüm; her
İngilizce örnek : All animals need water to live.
Türkçe çevirisi : Bütün hayvanlar yaşamak için suya gereksinim duyar.
İngilizce örnek : All birds have feathers.
Türkçe çevirisi : Bütün kuşların tüyleri vardır.
İngilizce örnek : I have been at the computer all day.
Türkçe çevirisi : Bütün gün bilgisayarın başındayım.
İngilizce örnek : It rained all day yesterday.
Türkçe çevirisi : Dün bütün gün yağdı.
İngilizce örnek : I've been working all day.
Türkçe çevirisi : Bütün gün çalışıyorum.
İngilizce örnek : The passengers at the front of the bus were all killed.
Türkçe çevirisi : Otobüsün ön kısmındaki bütün yolcular öldü.
İngilizce örnek : We all need vitamins.
Türkçe çevirisi : Hepimiz vitamine gereksinim duyarız.
¤ pronoun
hep, hepsi; herkes; her şey
İngilizce örnek : All is lost!
Türkçe çevirisi : Herşey kayboldu.
İngilizce örnek : A hot dog is all I want for lunch.
Türkçe çevirisi : Öğle yemeği için istediğim tek şey sosisli sandviç.
¤ adverb
bütün bütün, tümüyle
İngilizce örnek : The girl made the cake all by herself.
Türkçe çevirisi : Keki kız tek başına yaptı.
* above all = her şeyden önce, hepsinden çok
* after all = her şeye karşın, yine de
* all alone = yapayalnız, tek başına, yardımsız
* all night = bütün gece süren/açık
* all over = 1 her tarafına, her tarafında, her tarafı(nı)
İngilizce örnek : I enjoy meeting people from all over the world.
Türkçe çevirisi : Dünyanın dört bir yanından insanlarla tanışmaktan hoşlanıyorum.
İngilizce örnek : She looked all over the city for her friend.
Türkçe çevirisi : Arkadaşını şehrin her yerinde aradı.
2 her tarafta
* all right = 1 peki, tamam * eşanlamlı : okay
İngilizce örnek : Don't worry; everything will be all right.
Türkçe çevirisi : Merak etme; her şey iyi olacak.
İngilizce örnek : Is everything all right here?
Türkçe çevirisi : Burda her şey yolunda gidiyor mu?
2 fena değil, idare eder * eşanlamlı : fine, acceptable
İngilizce örnek : ‘How is your steak?’ ‘It is all right.’
Türkçe çevirisi : 'Bifteğin nasıl?' 'Fena değil.'
3 (sağlığına) bir şey olmamış, iyi
İngilizce örnek : I feel all right.
Türkçe çevirisi : Kendimi iyi hissediyorum (Bir şeyim yok).
İngilizce örnek : Except for a slight headache, I feel all right now.
Türkçe çevirisi : Hafif bir baş ağrısı dışında şimdi kendimi iyi hissediyorum.
* at all = hiç, hiç de
İngilizce örnek : You look as if you hadn't slept at all.
Türkçe çevirisi : Hiç (Bütün gece) uyumamışsın gibi görünüyorsun.
* for all = -e karşın
İngilizce örnek : For all his promises, he hasn't repaid the loan.
Türkçe çevirisi : Bütün vaatlerine rağmen borcunu ödemedi.
İngilizce örnek : For all its great area, the country has a small population.
Türkçe çevirisi : Geniş alanına karşın ülkenin az bir nüfusu var.
* not at all = bir şey değil, estağfurullah
ilgili sözler / related words