Türkçe - İngilizce
sıklık sırası: 198alan = agora [öz Türkçe - eski terim]
alan = area [öz Türkçe - eski terim]
alan = branş [öz Türkçe - eski terim]
alan = field [öz Türkçe - eski terim]
alan = meydan [öz Türkçe - eski terim]
alan = platform [öz Türkçe - eski terim]
alan = saha [öz Türkçe - eski terim]
ALAN = (alan nedir; alan ne demek; alan İngilizcesi) (sinema, televizyon) Bir alıcı merceğinin seçik bir görüntü sağlayabildiği derinlik ve enin tümü.
ALAN = (alan nedir; alan ne demek; alan İngilizcesi) 1. Açıklık, düzlük yer: Atlar alanda yayılıyor. 2. Etrafı tepelerle çevrili çukur yer, koyak. 3. Orman içindeki düz ve ağaçsız yer. 4. İki tarla arasındaki sınır. 5. Kır, ova: Alanlar yeşermeye başlamış. 6. Dışarı, açık, ortalık, yer: Aldığını yerine koy, alanda bırakma. 7. Çayır, çimenlik. 8. Ufuk. 9. Ekilen tarlalarda tohumun bitmediği yerler: Bu yıl ekinlikler hep alan kaldı. 10. Yıkılmış veya yarım bırakılmış ev. 11. Değirmende tahılın ilk döküldüğü yer.
ALAN = (alan nedir; alan ne demek; alan İngilizcesi) 1. Düz, açık ve geniş yer, meydan, saha. 2. Orman içinde düz ve ağaçsız yer, düzlük, kayran. 3. Yüz ölçümü. 4. Eski Roma'da açık hava gösterisi yapılan geniş yer. 5. mec. Bir çalışma çevresi: «Sanat kapalı bir alan değildir; sanat eseri herkes için, bütün toplum için yaratılır.» -N. Ataç. 6. fiz. İçinde birtakım kuvvet çizgilerinin yayılmış bulunduğu varsayılan uzay parçası: Yer çekimi alanı. Mıknatıs alanı. Elektrik alanı. 7. sin. ve TV Bir alıcı merceğinin net bir görüntü sağlayabildiği derinlik ve genişliğin bütünü. 8. sp. Yarışmaların, karşılaşmaların ve oyunların yapıldığı yer, saha.
ALAN = (alan nedir; alan ne demek; alan İngilizcesi) 1. Eski Roma açıkhava gösterisine özgü geniş yer (elips biçimi). 2. Seyirciler ortasında bir oyun yeri.
ALAN = (alan nedir; alan ne demek; alan İngilizcesi) 1. Güreş karşılaşmalarının yapıldığı yer. 2. Yağlı güreşin ve karakucağın yapıldığı yüzeyi çimle kaplı toprak yer.
ALAN = (alan nedir; alan ne demek; alan İngilizcesi) 1. Roma imparatorluğu döneminde açık havada yapılan gösteriler için yapılmış geniş, çoğu kez değirmi biçimde oyun yeri. 2. Seyircilerin ortasında oyun yeri olan çevreli tiyatro'nun büyüğü.
ALAN = (alan nedir; alan ne demek; alan İngilizcesi) Açık, düz yer, meydan.
ALAN = (alan nedir; alan ne demek; alan İngilizcesi) Alantopu oyununun oynandığı, boyu 23,77 m. eni tek oyunu için 8,23 m., çift oyunu için 10,97 m. olan dikdörtgen biçimindeki yer.
ALAN = (alan nedir; alan ne demek; alan İngilizcesi) Anıtların, tarih yapıtlarının, önemli yapıtasarcılık yapıtlarının çevresinde ya da yakınında, genellikle taşıt dolaşımına açık tutulmayan, herkesin oturup dinlenmesine elverişli duruma getirilmiş, dileyenlerin, gereğinde siyasal toplantılar da yapabilecekleri genişçe düzlük.
ALAN = (alan nedir; alan ne demek; alan İngilizcesi) Bir araştırma konusu ya da sorununun taşıyıcısı olan ve belli ayrıtları bulunan gözlem birimlerinden oluşmuş araştırma evreni ya da bu evrenin içinde gözlendiği gerçek yaşam bağlamı.
ALAN = (alan nedir; alan ne demek; alan İngilizcesi) Bir ilingesel uzayda açık ve bağlantılı olan altküme.
ALAN = (alan nedir; alan ne demek; alan İngilizcesi) Bir özdeğin, bir mıknatısın ya da bir elektrik yükü'nün çevresinde uyarılan kendini kuvvet etkisi ile belli eden yönleçsel, doğabilimsel nicelik.
ALAN = (alan nedir; alan ne demek; alan İngilizcesi) Bir sirkte gösterilerin yapıldığı alan.
ALAN = (alan nedir; alan ne demek; alan İngilizcesi) Bir tutanakta, özel bir veri türüne ayrılmış belirli bir bölge. En küçük mantıksal veri saklama birimi.
ALAN = (alan nedir; alan ne demek; alan İngilizcesi) Birtakım güçlerin etkin oldukları yer.
ALAN = (alan nedir; alan ne demek; alan İngilizcesi) bk. yüzölçü.
ALAN = (alan nedir; alan ne demek; alan İngilizcesi) Ekili tarlada ürün çıkmamış, boş yerler: Tarlanın yarısı alan galmış.
ALAN = (alan nedir; alan ne demek; alan İngilizcesi) sâha.
ALAN = (alan nedir; alan ne demek; alan İngilizcesi) TV. Çerçevenin en üst satırından en alt satırına kadar yatay taramanın tümü.
alan = âhiz [Türkçe - Osmanlıca]
alan = meydân [Türkçe - Osmanlıca]
alan = sâha [Türkçe - Osmanlıca]
alan = vâdî [Türkçe - Osmanlıca]
alan = zemîn [Türkçe - Osmanlıca]
ALAN = Bir kaydın veri birimi niteliğindeki belirli tür bilgi taşıyan alt bölümü.
ilgili sözler / related words