İngilizce - Türkçe
sıklık sırası: 329 AGE = [eyc] noun
1 yaş
İngilizce örnek : He was still working at the age of seventy.
Türkçe çevirisi : Yetmiş yaşında hâlâ çalışıyordu.
İngilizce örnek : People of all ages enjoy swimming.
Türkçe çevirisi : Her yaştaki insan yüzmekten hoşlanır.
İngilizce örnek : You don't look your age.
Türkçe çevirisi : Yaşını göstermiyorsun.
İngilizce örnek : He retired at the age of sixty.
Türkçe çevirisi : Altmış yaşında emekli oldu.
2 devir, dönem * eşanlamlı : era, period, epoch, time
İngilizce örnek : Our company provides tools for the information age.
Türkçe çevirisi : Şirketimiz bilgi çağı için araçlar üretir.
3 pl. çok uzun süre
İngilizce örnek : I haven't seen Tom for ages.
Türkçe çevirisi : Uzun süredir Tom’u görmüyorum.
¤ verb
1 yaşlanmak, yaşlandırmak
İngilizce örnek : Too much sun can cause premature ageing of the skin.
Türkçe çevirisi : Çok fazla güneş cildin erken yaşlanmasına yol açar.
2 yıllanmak * eşanlamlı : grow old, get on
İngilizce örnek : Cheese that is aged naturally usually tastes quite good.
Türkçe çevirisi : Doğal olarak yıllandırılan peynirin tadı genellikle oldukça iyidir.
İngilizce örnek : As the wine ages, its flavour improves.
Türkçe çevirisi : Şarap yıllandıkça tadı artar.
* old age = yaşlılık
İngilizce örnek : In old age our powers decay.
Türkçe çevirisi : Yaşlılıkta dermanımız kalmaz.
* the Middle Ages = Ortaçağ
İngilizce örnek : In the Middle Ages people believed that the earth was flat.
Türkçe çevirisi : Ortaçağlarda insanlar dünyanın düz olduğuna inanıyordu.
* under age = reşit olmayan, küçük
İngilizce örnek : They wouldn't let her in the pub because she was under age.
Türkçe çevirisi : Yaşı küçük olduğu için onu birahaneye almazlar.
ilgili sözler / related words