• Medya

  • Uygulama

  • Google Play

İngilizce’nin Evrimi: Lehçelerin Kaynaşması


İngiliz dilinin evrim döneminin en yoğun olduğu tarih, on birinci yüzyıldır. Çünkü dokuzuncu ile on birinci yüzyıl arasında aynı dilin çeşitli lehçelerinin karışması, İskandinav istilasıyla yoğunluk kazanmıştı ve on ikinci yüzyılda Norman istilası, halkın konuştuğu dil üzerine birden büyük bir etki yapmamış olsa bile, birkaç kuşak sonra hem yazınsal İngilizce üzerine, hem de halkın konuşması üzerine etkiler yapacak bir sürü yeni koşullar ve etmenler doğurmuştu.


Norman istilasının dilbilgisi üzerine etkisi çok azdır, belki de hiçtir. Ancak istiladan önce İskandinav istilasıyla şiddet kazanan  dilbilgisi değişimlerini yazıya  geçirmekte ve saptamakta başlıca etmen Normanlardır. Çünkü, istiladan sonra yazınsal dilin ve aydınların merkezi ve kökeni olan manastırlar, yabancı papazlarla dolmuşlar ve bu papazlar yerli yazımı bilmedikleri için, İngilizceyi halkın konuştuğu gibi ve Fransız sesletimi şeklinde yazmışlardır. Bu iddiayı doğrulayacak bir kanıt 1086 yılında, yani istiladan yirmi yıl sonra yazılmış olan Doomsday Book’taki bin kadar İngilizce adın Norman yazıcılar tarafından sesçil yazım ile yazılmış olmasıdır. Bu şekil yazımı İngiliz yazarlari yazılarında, ancak bir yüzyıl sonra gösteriyorlar. Demek dilbilgisi değişikliği Normanlardan önce olmuş, Ancak yazıya geçip dilde yerleşmesi, Norman istilasının aracılık ve etkisinde olmuştur.


Norman istilasının İngilizcenin dilbilgisinin sadeleşmesinde kendi başına bir etmen olmadığı kabul edildiği takdirde de, gene bu sadeleşmeyi hızlandırdığı muhakkaktır. Öncelikle saray, soylu sınıf tamamen Fransızca konuştuğu gibi, orta sınıf da belki toplumsal bir ayrıcalık verdiği için Fransızca öğrenmişti. Okullarda öğretim genellikle Fransızca yapılmış, bir zaman için İngilizce okuyup yazmak ortadan kalkmış denecek bir hale gelmişti. Orta İngilizce yazmalarında, bundan dolayı, İngilizcenin, yerli yazıma göre değil, Fransızların sesletimlerine göre yazıldığını görüyoruz. On üçüncü yüzyılda halkın çoğunluğunun Fransızca konuşmuş olduğuna en büyük kanıt, İngiliz köylülerinin lehçelerine yerleşmiş olan bir çok Fransızca sözcüklerdir.


İngiliz dilbilgisinin değişiminde doğrudan doğruya etkisi az olan Fransızcanın, buna karşılık İngilizcenin sözcükleri üstünde etkisi derin ve köklü olmuştur. İngilizler bir zaman için yalnız Latince ve Fransızca yazmışlar, İngilizce yazmaya başladıkları zaman en çok Fransızcadan çeviriler yapmışlardır. Bundan başka da; yasa, devlet idaresi, av, savaş, askerlik sözcük ve terimlerini tamamen Fransızlardan almaları, halkın kullandığı sözcükler ve terimler üzerine çok kesin bir etki yapmıştır. Doğal olarak İngilizce sözcüklerin birçoğu kullanılmaz olmuş ve yerli sözcüklerden terkiple yeni kavramlara yeni sözcükler bulmak eğilimi de hemen hemen ortadan kalkmıştır. On dördüncü yüzyılda, gene biraz da Norman istilasının ülkede merkezî bir idare yapmasının, ülkenin her yanını birbirine bağlamasının bir sonucu olarak, lehçeler kaybolmaya başlamış, İngilizce, tek yazı dilinde hâkim olmaya başlamıştır.


Orta İngilizcenin gerek iç nedenlerle, gerek istilanın etkisiyle istiladan sonra çağdaş İngilizceye dönüşmesi, dediğimiz gibi matbaanın etkisiyle ve bütün bunların yazıya geçmesi ve bu yolla geniş bir alana yayılması ile başlar. Caxton, 1491 de öldüğü zaman bugünkü İngilizcenin kabataslağı çizilmiş bulunuyordu. Elizabeth devri İngilizcesi bu uzun hazırlıktan ve yeni terkipten ne suretle yararlanmış, dil, hiç durmayan evriminde hangi yönlerden yürümüş? Bu sorulara yanıt bulmak için kapsamlı bir araştırma yapmak gereklidir. Çok kısıtlı ve kısa bir şekilde gözden geçirdiğimiz İngilizcenin eski ve orta devirleri İngilizin bütün yazınına, hatta özel, genel bütün görüşüne hâkim olan bir niteliği bize anımsatıyor. O nitelik terkip yeteneğidir. Bununla birlikte terkibi sırf karıştırmak fiilinden ve yeteneğinden mutlak ayırt etmek gerekir. Çünkü birkaç dili birbirine karıştırarak vücuda  gelen bir lehçeye uygar anlamıyla dil denemez. Örneğin İngilizce ile Çincenin karışmasından husule gelmiş bir lehçe vardır ki buna dil demek kimsenin aklına gelmez. O halde bileşik dediğimiz zaman, çeşitli unsurları ölçü ve uyumla harmanlamış, genel bütünlüğünün birliği kaybolmamış, esas bünyesi yani dilbilgisi ve sözdizimi kendi içsel ilke ve yasalarına göre evrilmiş bir dil kastediyoruz. Böyle bir bileşik dilin çapraşık olacağını da hayal etmek doğru değildir. İngilizcenin bileşik oluşu aynı zamanda sadeleşmesiyle de sonuçlanmıştır. Basit ile sadeyi birbirinden ayırabilecek her adam bunu kolaylıkla anlıyabilir. Çünkü gerçek terkip, işe yarıyanı seçmek, yaramayanı atmak, en büyük bir sadelik ve güzellik içinde en karışık kavramları ifade edebilmektir. Ve İngilizcede dilbilgisi sadeleşmesi özelliğini Bradley, evrim kuramında uyum gösteren türün ayakta kalması gibi, en iyi ve başarılı olanın kalıp, en gereksizinin kayboluşu ile ifade ettiği zaman, belki İngilizin dilde bileşim dediği şeyi açıklıyor.