• Medya

  • Uygulama

  • Google Play

İngilizcenin Evrimi: Eski İngilizceden Orta İngilizceye

Onuncu yüzyıldan önce yazılmış olan İngilizce yazını incelersek, dilbilgisinin bugünkü Almanca dilbilgisinden daha çok fazla belirsiz olduğunu görürüz. Öncelikle aynı cins sistemi hâkimdi. El dişil, ayak eril, kadın ve kız cinssizdi. Yani cins, ifade ettiği şeyin cinsiyetini gözetmezdi. Eski İngilizcede beş hal vardı, isimlerin çekimleri bugünkü Almancadan daha pek çok karışıktı. İyelik kimi isimlerde es, bazılarında e, bazılarında au ile yapılırdı. İsimlerin çoğulları as, a, u, e, au ile yapılırdı. İsimlerin çoğulları bazen da tekilleri ile aynı idi. Bazıları sırf bir ünlü değiştirerek yapılırdı. Bugünkü tooth (diş) ve teeth (dişler); mouse (fare) ve mice (fareler) bu şeklin bir izidir. Sıfatların çok çekimleri vardı. Glad (memnun) sıfatının bugünkü tek şekline karşılık eski İngilizcede on bir çeşitli şekli vardı. Eylemler, adılların tekil ya da çoğul olmalarına göre şekil değiştirirdi. Bugün İngilizce eylemlerde, yalnız üçüncü tekil kişide sona bir s eklenmesinden başka, çoğul ve tekile göre bir değişiklik görülmez.


Eski İngilizcenin göze çarpan bir özelliği de dışarıdan sözcük almaktan kaçınmasıdır. Gerçi İngilizler, Roma uygarlığının özellikle Hıristiyanlığın etkisiyle kimi kurum ve ve kuttörenleri için Latince sözcükler almışlardı. Ancak bunların çoğunluğunu tanınmıyacak kadar İngilizleştirmiş, ve genellikle yerli sözcüklere bileşik şekiller verilerek yeni bir kavramı ifade etmek yeğlenmiştir.


Orta İngilizcede bütün sıfatların ve tanımlıkların çekimleri, adların cinsleri tamamen ortadan kalkmıştır. Tanımlık artık daima the olmuş, cins on dördüncü yüzyıldan önce, dilbilgisi bakımından kaybolmuştur. Eylemlerin çekimi de orta İngilizcede bugünkü şekle çok yaklaşmıştır. Kısacası, Orta İngilizce Kral Aelfred’in yazdığı dile âdeta yabancı olmuştur. Ancak Eski İngilizcenin orta İngilizceye geçişini ifade eden değişiklikleri anlatan herhangi bir İngiliz dilcisi daima bir nokta üzerinde kuvvetle durur: O da, bu dilbilgisi değişimlerinin içsel bir evrimle olması ve yeni İngilizce dilbilgisinin eski İngilizce dilbilgisinden çıkmış olmasıdır.


İngilizce dilinin en büyük dilbilgisi değişmesi dönemi, Eski İngilizceden Orta İngilizceye geçişinde görülür ve bu dilbilgisi değişiminin en belirgin özelliği sadeleşmesidir. Bu sadeleşme özelliği de en çok çekimsel şekillerini atmakla kendini göstermiştir. Neden bu çekimsel şekiller atılmıştır? Hangi nedenler bu dilbilgisini en karışık bir şekilden en sade bir şekle sokmuştur? Bu sorulara yanıt verirken iki şey göze çarpar: birincisi İngilizlerin içinde yaşadığı özel koşullar ve karşı karşıya kaldıkları olayı, öteki İngilizlerin herhangi karışık ve çetin vaziyette içgüdüsel bir şekilde, sadeliğe, netliğe doğru attıkları adımlardır.


Herhangi bir dil, çekimsel şekillerini atarak, hangi nedenlerle sadeleşir? Başlıca nedenleri genellikle şunlardır:


1. Sesbilgisel değişimler,

2. Aynı dilin çeşitli lehçelerini konuşan ulusların birbirile karışması,

3. Çeşitli dillere mensup ulusların birbirine karışması.


Sesbilgisi için burada duracak değiliz, çünkü öncelikle kendi başına incelenecek uzun bir konudur, sonra da diğer iki neden de karışır. Bundan dolayı İngiliz dilinin evrimindeki özelliğe en çok hâkim olmuş olan diğer iki neden üstünde duracağız.


Büyük Britanyaya yerleşen Angle, Jute ve Saksonların aynı dilin çeşitli lehçelerini konuştuklarını biliyoruz. Bunların birbirlerinden başka yerlerde oturmaları ve diğer yerli koşullar lehçeleri arasındaki farkı doğal olarak artırmıştı. Sekizinci ve dokuzuncu yüzyıllarda kuzeyde oturanlarla güneyde oturanlar arasındaki farklar arttı. Ancak bu lehçeler sesletim ve dilbilgisi farklarına rağmen, sözcük düzeyinde birbirinden çok farklı değildiler. O halde birbirlerile iletişime geçmek için ne yaptılar? Birbirlerile, bu ortak sözcükleri, birbirlerinden başka olan açıklıklarını atarak söylediler. Özellikle birbirlerine siyasal ve sair nedenlerle fazla karıştıkça bu dilbilgisiz konuşma da arttı ve birçok yeni lehçeler doğdu. Bu karışıklık arttıkça çekimleri atmak, dilbilgisini sadeleştirmek gereksinimi ortaya çıktı. Bu vaziyet arasında, dokuzuncu yüzyıldan on birinci yüzyıla kadar Danimarkalılar ve İskandinavlar İngiltereyi istilaya başladılar. Danimarkalıların lehçesi İzlanda sagalarının kullandığı, bu yüzden Eski İngilizceye benzeyen bir lehçe idi. Danimarka müstevlilerinin yerliler ile konuşurken, dillerindaki kök sözcükleri kullanmaları, çekimleri bir yana bırakmaları toğal bir hareketti. Demek ki, ilişkilerin kolaylaştırmak için hal’leri, cinsleri ve dilbilgilerinin birbirlerinden başka özelliklerini içgüdüsel bir şekilde attılar. İngiliz dilbilgisinin sadeleşmeye doğru giden evriminde, İskandinavyalıların oynadığı rolü Bradley şöyle ifade eder:


«Biz, Danimarkalıların yerleşmiş olduğu bölgelerde İngiliz dilbilgisinin özellikle en büyük hızla sadeleştiğini bir gerçek olarak biliyoruz; halkın İskandinavlarla karışmasının, eski İngilizcenin çekimlerini ortadan kaldıran etmenlerden biri olduğuna hiç kuşku yoktur.»


Gerçekte, aynı dilin çeşitli lehçelerini konuşanların karışması, bir dilin dilbilgisi üzerinde, çeşitli dillere mensup insanların karışmasından daha fazla etki etmesi doğaldır, çünkü dil yakınlığı, insanları daha hızla birbirile kaynaştırır ve karıştırır.