Yabancı dil öğrenimi ya da çevirinin yanı sıra, kendi dilimizi kullanırken de sözlüklerden vazgeçemeyiz. Anadilinin bütününü tam bilen bir insan düşünülemez. En bilgin sayılanlar bile, bir kelime yüzünden, ana dillerindeki bir cümleyi bazen anlayamazlar. Bir dili bilen kimse, o dilin gramer kurallarına hâkimdir. Yani onları uygulamakta kararsızlık göstermez, ama ana dilinin kelime hazinesini bütünüyle tanımaz. Grameri iyice bilinen bir dil, sınırlı bir kelime hazinesiyle konuşulur, yazılır. Bunun tersi söylenemez. Kişiler bir yana, sözlükler de bir dildeki bütün birimleri eksiksiz topladıklarını savunamazlar. Bununla birlikte günümüzde çevrimiçi sözlüklerin, basılı klasık sözlüklerin karşılaştığı hacim sorununu aştığı için, onlara oranla çok daha kapsamlı olduğu kolayca söylenebilir. Buna, yılanotu İngilizcesi aramasıyla karşımıza çıkan sonuçlar bir örnek oluşturabilir.
Sözvarlığının özelliklerini göz önünde tutan bazı dilciler, onu dilbiliminin dışına atmışlardır. Bloomfield, 'sözvarlığı, dilbilgisine eklenmiş bir bölüm, temel kuralların dışındaki hallerin dizelgesidir' der. Sweet de 'dilbilgisi genel olguları, sözlük özel olguları inceler' görüşünü savunur. Nitekim çarşı İngilizce çevirisi ile çıkan sonuçlar, dilbilgisel değil sözlükbilimsel birimleri gösterir.
Sınırları belirsiz bir alan sayılan kelime hazinesinin iç düzenini bulup, sistematik bir sınıflanmanın yapıldığı söylenemez. Dildeki birimlerin belgelenmesi, hangi düzene göre sıralanacakları birçok soruna yol açar. Son yıllarda, dilbilimi yöntemlerinden ve günümüzde epey gelişmiş olan sözcükbilim araştırmalarından yararlanarak hazırlanan sözlüklere bile hâlâ yetersiz gözüyle bakılmaktadır. Yine de bütün eleştirilere karşın, sözlük yapımının günümüzde, internet ortamının verdiği kolaylıkla çok daha gelişmiş, kapsamlı ve bilgi verici olduğunu gözlemliyoruz. Bunu, arama çubuğuna deniz nedir diye yazdığımız zaman çıkan sonuçların çokluğu ve çeşitliliğinde açıkça görebiliyoruz.
İnternette ikidilli bir sözlük sitesi yapmaya çalışan bir sözlükçünün karar vermesi gereken konuların başında sitenin tasarımı, yani bilginin sunuluş biçimi, daha sonra da, isimlerin çoğullarının verilip verilmemesi, kullanılması gereken etiketler gibi sözlükbilimle ilgili kaygılar gelir. Şurası bir gerçektir ki basılı sözlükten çevrimiçi sözlüğe geçişle sözlük yazarları, her istediği şeyi sözlüğüne ekleme özgürlüğünü kazanmıştır. Çevrimiçi sözlüklerde eşdizimlerin de verilmesi, bu özgürlüğün en belirgin yansımalarından biridir.
Genellikle, sözlüklerde birimler alfabetik sıraya göre dizilir. Bu durum, basılı klasik sözlüklerde kullanıcılar için büyük bir bulma kolaylığı sağlar, ancak çevrimiçi sözlükler için bunun, yani alfabetik verilişin bir önemi yoktur çünkü kullanıcı aramak istediği sözcüğü sayfalar arasında değil de arama çubuğundaki sorgusuyla bulur. Nitekim gaz ne demek şeklindeki aratmamız, klaveyden arama motorlarına en sık yazdığımız sorgulama biçimidir.
Müzikte ses nasıl perdelere ayrılırsa, dilin de kendi içinde katmanları vardır. Burada bilim ya da teknik diller değil, ortak kullanım dili söz konusudur. Bunun çeşitlerini sayabiliriz : konuşma dili, kaba, argo, aşağılayıcı, şiirsel, eskicil, v.b. Yazı dili ile konuşma dili arasındaki ayrılığa değinen Sartre, 'konuşma anadilidir, ama yazı dili her zaman öğrenilmiş, yabancı bir dildir,' der.
Öte yandan, zaman da derecelenmelere yol açar. Dilin durmadan değiştiğini, tarihte birbirlerinden uzak iki dönemdeki biçimini karşılaştırdığımızda açıkça görürüz. Bu tür karşılaştırmalardan tarihsel dilbilimin ortaya çıktığını biliyoruz. Ama, tarih boyunca gelişmeyi bir yana bırakıp, modern dili yani belli bir süre içinde kullanılan dizgeyi kendimize konu yapmak istersek, yine de zaman boyutunu göz önünde tutmalıyız : seçtiğimiz süre ne kadar kısa olursa olsun, modern bir dil katmanını sınırlamak güçtür, çünkü, dilde her an eski deyimler, sözler, hatta yapılar, türeçlerin (neologism) yanında yaşarlar. Eski ya da çok yeni diye bilinen terimlerin yananlam bakımından varsıl oldukları gerçektir. Edebiyat da, günlük konuşma da onların bu yanlarından yararlanmaya çalışır. Doğaldır ki asıltı anlamı şeklindeki aratmada olduğu gibi, kapsamlı bir sözlükte her türden maddenin bulunması beklenir.
Bir dilin bütün terimlerini, en sık kullanılanlardan en ender rastlananlara kadar hepsini toplamak isteyen sözlüklerin yapımına, 19. yüzyılın ikinci yarısında başlanmıştır. Tarihsel dilbiliminin gelişmesi, bu tür yapıtların tasarlanmasında en önemli etken sayılır. Özellikle, bu tarihlerde, köken araştırmalarında sağlanan başarı, çalışmaların hızlanmasına yardımcı olmuştur. Yunanlılar, kökene dayanarak sözleri açıklamaya çalışırlardı. Sözün kökenine varmak, sözün gerçek anlamına varmaktır diyenlere göre, kökenbilim gerçeği bulma yoludur. Ortaçağ'da kökenbilim ile felsefe terimlerinin, eşanlamlı sayılmaları buradan gelir. Yunanlılar, adları açıklamak için sözleri parçalara ayırırlar ya da onlar hakkında öyküler, menkıbeler uydururlardı. En başta, tarihçiler ve coğrafyacılar bir ulusun ya da kentin tarihine bir başlangıç vermek istediklerinde aynı adı taşıyan bir kahraman tasarlarlar ve o kahramanın serüvenlerini anlatırlardı. Yunanlıların, adları açıklamak için sözleri parçalara ayırma ya da onlar hakkında öyküler, menkıbeler uydurmalarına karşın günümüzde birçok sözlük kullanıcısı zamanını etkin kullanmaya giderek kökenbilimle değil, örneğin arama çubuğuna yazdığı dolusavak tanımı sorgusunun sonuçlarına odaklanmaktadır.