• Medya

  • Uygulama

  • Google Play

İngilizcesi

Çince dünyada en çok konuşulan dildir, ikinci olarak İngilizce gelir. İngilizceyi çok özel ve önemli yapan, özellikle Amerikalı ve İngiliz biliminsanlarının ürettiği bilim ve teknoloji ve İngilizcenin diğer uluslar tarafından ortak iletişim dili olarak kullanılmasıdır. İngilizce tarih boyunca edebiyat, felsefe ve bilimle gelişmiş, son zamanlarda ise internetin kazandırdığı büyük ivme ile bilim ve iletişim dilinde önderliğini açık ara sürdürmektedir. Durum böyle olunca, anadili Türkçe veya başka bir dil olan kişinin, erek dili olarak İngilizcede bir karşılığı bulması, yani aradığı sözün İngilizcesini bulması oldukça kolaydır. Ancak İngilizcesinin olmadığı veya tam olarak İngilizcede aynı kavramı yansıtmayan sözler de olabilir. Bunları şu başlıklar altında kümelendirebiliriz:


1. kültürel özellikler : Her ulusun kendi kültürü içinde eğitimsel, askeri, dinsel, folklorik, vb. yapılanmaları olmaktadır, bu yapılanmaların evrensel nitelikleri olduğu gibi yalnızca o ulusa özgü yanları da vardır. Örneğin enderun ve medrese, Osmanlı dönemine ait eğitim kavramlarını gösterir. Bu ve bunun gibi sözcükler, beraberinde diğer kavramları, deyimleri ve eşdizimleri de getirir. Örneğin enderun ile ilgili olarak büyük oda, küçük oda, doğancılar odası, seferli odası, kiler odası, hazine odası ve has odası gibi bölümlerden; enderun ağaları, enderun erkanı, enderun mektebi, enderuni hümayun eşdizimlerinden söz edilebilir. Medrese kaçkını, medresetü’l-hattâtin, medresetü’l-kuzat, medresetü’l-mütehassisin, medresetü’l-vâizin, medrese-nişin sözleri ise medrese sözcüğü ile gelen terim ve sözcüklerden bazılarıdır. Güğümbaşı, göçeskisi, gürenci, gaziyan-ı rum sözcükleri binlerce özel tarih terimlerinden birkaçına örnektir. Horon, kolbastı, halay, kaşık, zeybek, bar, karşılama sadece bize ait halk oyunlarını belirten sözcüklerdir.


2. coğrafi özellikler : Dil içi dünya görüşüne göre, insanların yaşam biçimlerini ve dolasıyla kullandığı sözcükleri, bulunduğu coğrafyanın özellikleri biçimlendirir. Örneğin fındık yetiştiriciliğinin temel geçim kaynağı olduğu Giresun ilinde bu ürün için kullanılan çotanak, tombul fındık, sivri fındık, badem fındık, ham fındık ve civil fındık sözleri bu yöre insanları tarafından sıkça kullanılır.
Kültürel ve coğrafi özellikler nedeniyle belirli bir ulus ve bölgeye özgü sözcüklerin İngilizcesi, en yakın İngilizce sözcükle, aktarma çevirilerle veya janissary <  yeniçeri, airan < ayran,  bairam < bayram, bulgur <bulgur, caïque < kayık, doner kebab < döner kebap, yoghurt < yoğurt örneklerinde olduğu gibi İngilizceye uyarlanması ile karşılanır.


Işın Bengi’nin “yazar, çevirmen ve bugünkü anlamda çeviri kuramcısı” şeklinde tanıttığı John Dryden'ın 18. Yüzyılda “sözcüğü sözcüğüne” çeviri için metaphrase, “anlamına göre” çeviri için paraphrase terimlerinin yanı sıra yeni bir çeviribilim terimi mimesis (öykünme) kavramını öne sürmesi, kesinlikle rastlantı olmayıp, çeviri tarihinde yaşanan sürecin bir sonucudur. Dryden’a göre “öykünme” çevirmenin kendini yazar yerine koyarak, kaynak metni özgün bir metin gibi çevirmesidir. Bu tanım daha genişletilecek olursa, çevirmenin kaynak metinden esinlenerek özgün bir yapıt yazması şeklinde de değerlendirilebilir. Örneğin, yabancı bir şiirden esinlenerek erek ekin normlarına uygun yeni bir şiir de yazabilir. Bu durumda çeviri ve özgün metin arasındaki sınır ortadan kalkacağından, okuyucunun çevirideki uzamsal ve zamansal farkı ayırt etmesi düşünülemez.

 

Günümüzde bu terim daha çok uyarlama terimiyle karşılanmaktadır. “Öykünme” kavramı daha önceki dönemlerde ortaya atılmamış gibi görünse de, gerçekte 16. ve 17. yüzyıllarda geçen “sadık” ve “özgür çeviri” tartışmalarının altında “öykünme” özlemi yatar. Ulusal kimlik ve dillerin 16. yüzyılda çeviriler aracılığıyla harekete geçirildiği göz önüne alınacak olursa, Dryden’ın 18. yüzyılda bu kavramı gelişigüzel ortaya atmadığı anlaşılır. Örneğin, Fransızların özgün yapıtlarını 17. yüzyılda vermeye başladıkları, Almanya, İngiltere gibi Batı ülkelerinin de, bir yandan, yoğun çeviri etkinliğini sürdürürken, öte yandan da, Yunan ve Latin tragedya ve komedilerinden esinlenerek özgün yapıtlar ortaya koydukları görülür. Buradan “imitatio” kökünden gelen “öykünme” sözcüğünün “taklit” şeklindeki sözlük anlamının aksine, özgürlük ifade ettiği ve dillerin yetkinlik kazanmasının sonucu ortaya çıktığı anlaşılır.


Yukarıda varılan sonuca dayalı olarak, “öykünme”, çağdaş çeviribilimci Toury'nin “çevirilerin erek ekin ürünü” olduğu savından yola çıkılarak değerlendirilecek olursa, bu kavramın erek dil ve ekin normlarına öncelik vermesi açısından çeviri yöntemi olarak günümüz çeviribilim anlayışına ters düşmediği ortaya çıkar.