• Medya

  • Uygulama

  • Google Play

Çeviribilimde Karşılaştırmalı Model

Çeviribilimde araştırma yöntem ve modelleri inceleme malzemesine göre değişir. comparative research ve causal research’de genellikle artsüremli yöntem kullanılır. Bu yöntem, araştırmanın başta çeviriler olmak üzere somut veriler üzerinde yapılacağı anlamına gelir. Bir başka deyişle, bu öne sürülen modeller product-oriented bir araştırmayı gerektirir. process-oriented çeviri modelinde ise, hem eşsüremli , hem de artsüremli yöntem kullanılabilir. Uygulama alanındaki modellerin ise, geleceğe yönelik olarak çeviri sürecini yönlendirici etkisi vardır. Bu alandaki modeller, geçmişteki ürünlerin kuramsal alandaki betimlemesi sonucu ortaya çıkan verileri uygulama alanında işlevsel kılma amacı taşır.


Bu model dilbilim odaklı ve çeviribilim odaklı yaklaşım olmak üzere iki düzlemde ele alınabilir. Dilbilim odaklı yaklaşımda genelde iki dile özgü dil öğeleri arasındaki biçimsel ve işlevsel benzerlikler karşılaştırılır. Genellikle dilbilgisel öğeler arasında yapılan bu karşılaştırmalar çeviri ediminden çok dil düzgüsünü çözmeye yarar. Dilbilimsel yaklaşımda “eşitlik”, “benzerlik” ve “eşdeğerlik” terimleri kuramsal modellerin merkezinde yer alır. Bu modelde hiçbir dilin birbirinin aynı olamayacağı gerçeğinden yola çıkıldığında, “eşitlik”lerden çok “benzerlik”lerden söz etmek daha doğru olur. Bu durum ise, sonunda benzerliklerden çok dillerarasındaki karşıtlıkları ortaya çıkarır. Bu ise, sonunda untranslatability savlarının yeniden gündeme gelmesine yol açtığı gibi, karşılaştırmalı dilbilim araştırmalarının da karşıtsa! dilbilim araştırmalarına dönüşmesine yol açar. Örneğin, Türkçe’de “yavaş” sıfatı, zarf olarak kullanıldığında, sonuna “-ça” eki alırken, İngilizce’de “slow” sözcüğü “-ly” alır. Bu sözcük İtalyanca’da sıfat olarak “lento” iken, zarf olarak kullanıldığında sonuna "-mente” eki alarak “lentamente” şekline dönüştüğü görülür. Benzerliklerin bu şekilde ortaya çıkarılması ise, araştırmaların dilbilgisi çözümlemesinden öteye gidememesine neden olur. Öte yandan, çeviribilim alanında odak “söz” üzerindedir. Örneğin, “yavaş sür” şeklindeki bir buyuru, İngilizce’de “drive slowly” şeklinde söylenirken, İtalyanca’da “vada piano” şeklinde söylendiği görülür. Bu durumda “araba sürmek” karşılığı olan “guidare” yükleminin kullanılmadığı gibi, “lentamente” zarfının da kullanılmadığı görülür. Bu sözcüklerin yerine Türkçe’de de çoğu zaman “sürmek” yerine “gitmek”, aynı şekilde İtalyanca’da da “gitmek” anlamına gelen ’’andare” sözcüğünün kullanılır. Öte yandan Türkçe’de “yavaşça” yerine “yavaş”, İtalyanca’da ise, hem sıfat, hem de zarf olarak kullanılabilen “piano” sözcüğünün seçildiği görülür. Buna karşın, İngilizce buyuruda “go slowly” örneğinden de anlaşılacağı gibi, “slowly” dil düzgüsü kurallarına uygun kullanılabilirken, Türkçe ve İtalyanca’da dilbilgisel bağlamda kural dışı işleyiş dikkati çeker. Aynı şekilde bu sözcükler trafik işareti olarak kullanıldığında, Türkçe’de “yavaş”, İngilizce’de “slow” sözcükleri yeterli olurken, İtalyanca’da “rallentare” (yavaşlayın) şeklinde bir yüklem, Fransızca’da ise, “lentemente” şeklinde bir zarf kullanıldığı görülür. Bu basit örneklerden de anlaşılacağı gibi, çeviribilim alanında linguistic equivalency’ten çok diller arasında “söz”ün duruma, kişiler arası ilişkilere, konu alanlarına bağlı eşdeğerliği inceleme gereci olarak kullanılır. Bunu, dilbilim odaklı yaklaşımlar “dil kullanımsal” ya da dilbilim terimi olarak pragmatic equivalence olarak tanımlarken, çeviribilim odaklı yaklaşımlar “eşdeğerlik” teriminden çok, “yerine konulan” ve “yerine konan” terimlerini kullanmayı yeğler (Williams & Chesterman 2002: 49-51). Ne var ki, çeviribilimin geniş yelpazesi göz önüne alındığında, bu şekilde sözcük, tümce veya metin düzeyinde eşdeğerlik ilişkilerine dayalı bir modelin de zamanla yetersiz kaldığı görülür.


Günümüzde çeviribilim alanında karşılaştırmalı modellerde inceleme ürünü olarak genellikle bir “bütünce” seçilmekte ve karşılaştırma “bütünce incelemeleri” üzerinde yapılmaktadır. Bir başka deyişle, araştırma modelinde amaç, kaynak metin ve çeviri metin ilişkilerinden eşdeğerlik kuralını çıkartmak yerine, çeviri metin, kaynak metin ve çeviri olmayan metinler arasındaki bağlantıları ve bu bağlantıların aralarındaki ilişkileri ortaya çıkarmayı hedefler. Bağlantıları ortaya çıkarmak ise, bütünce üzerinde betimleyici çalışmayı gerektirir. Bu modelde “neden” niçin” sorularından çok, akışkan bir tablo içerisinde sırasıyla “hangi özelliğin”, “ne zaman” ortaya çıktığı, ya da bu özelliğin ardından “ne olduğu” şeklinde sorular gelir. Toury’nin öncüsü olduğu bu model, “varolan” durumu sergilemeyi hedefler. Örneğin, kayma sayısının çokluğu ile, çeviride “yitim”in3 bir bağlantısı olduğu bu modelle ortaya çıkarılabilir. Ne var ki, kayma sayısının çokluğunun çeviride yitime neden olduğu öne sürülemez. Üstelik Turgay Kurultay’ın “her çeviri bir yitimler yumağıdır” şeklindeki sözleri, çeviride yitimle kayma sayısı arasındaki bağlantının bir kez daha gözden geçirilmesini gerektirir (Kurultay 1992: 28-29). Kimi zaman metnin bütünselliği içerisinde, kayma sayısının yüksekliği çeviride yitimin aksine, “kazanca” yol açabilir. Bu durum ise, ancak karşılaştırmalı modelde kullanılacak betimleyici yöntemle ortaya çıkarılabilir.