• Medya

  • Uygulama

  • Google Play

Çeviribilim ve Çeviri İncemeleri: Genel Bakış

Bir alanın etkinlik olmaktan çıkıp, bilim dalı konumuna yükselmesi öncelikle kavramsal alt yapısını oluşturmasına bağlıdır. Bu ise, uygulama alanında çeviri etkinliği sırasında ya da sonucunda ortaya çıkan sorunların belirlenmesine ve dizgeselleşmesine bağlıdır. Kuşkusuz bu sorunların çözümünde ilk aşamada başka bilim dallarının öne sürdüğü paradigma ve modellerden yararlanılır. Bir süre için başka bilim dalı ya da dallarının ürettiği kavramlar, çeviri alanında öne sürülmüş sorunların kavramsal olarak belirlenmesine ve zaman akışı içerisinde adlandırılarak dizgeselleşmesine yol açar. Bununla birlikte, bir süre sonra başka bilim dallarından alman bu destek, ortaya çıkan soru ve sorunları çözmeye yetmez. Örneğin, dilbilim uzun süre çeviri etkinliğinde ortaya çıkan sorun ve sorunları inceleyerek çeviri etkinliğinin kavramsal alt yapısına katkıda bulunmakla birlikte, özellikle 1980’li yıllardan sonra çeviri yayınlardaki hızlı artış, bu etkinliği başka bilim dallarının inceleme malzemesi olmaktan çıkarıp, kendine özgü bir bilim dalı yaratmaya zorlamıştır. Bu açıdan tıpkı translation process gibi, her bilim dalının devingen bir süreç olduğu ve uygulama alanında ortaya çıkan her etkinlikle birlikte kuramsal alanın soyut düzlemde yeni kavramlarla zenginleşerek sınırlarını sistemli bir dizge içersinde genişletip, yeni boyutlar kazandığı düşünülebilir.


Çevirinin mekanik bir aktarım işlemi olmayıp, yaratıcı bir eylem olduğu gerçeğinin kabul edilmesi, çevirinin ikinci sınıf bir etkinlik olmaktan çıkarmış, bir bilim dalı olarak öteki bilim dalları arasında yer almasına neden olmuştur. Alanın disiplinlerarası özelliği çoğu kez onun başka bilim dalları içersinde erimesine neden olarak görülse bile, disiplinlerarası araştırmanın bir soruna başka bilim dallarından gelen doğrudan çözümler yerine, o sorunun kendi içinden çıktığı bağlamdan yola çıkarak çözüm arayışına girmesi, araştırmacıların farklı dallardan gelen çözümleri o sorunun kendi süzgecinden geçirerek araştırmaya yöneltmiştir. Sorunla ilgili öne sürülen çözümlerin tek bir potada eritilememesi durumunda ise, ortaya ister istemez yeni bilim dallan çıkmıştır. Örneğin, çevirinin etkilerinin sadece dilsel olmadığı, toplumsal ve ekonomik yönlerinin de bulunduğunun anlaşılmasıyla birlikte, sadece dilbilimin değil, iktisat ve sosyolojiden gelecek çözümlemelerin de çevirinin etkilerini ortaya çıkarabileceği düşünülmüştür. Ne var ki, bu bilim dallarının sorun ve çözümleri doğrudan ortaya çıkaramayacağının gündeme gelmesiyle birlikte, bu bilim dallarının ötesinde “çeviribilim” adıyla yeni bir bilim dalı doğmuştur.


Çeviribilim sözcüğü çeşitli dillerde zaman akışı içersinde farklı şekillerde kullanılmıştır. Terim önce İngilizce’de “Philology” sözcüğünden örnek alınarak, “Translatology” şeklinde türetilmiştir. Ispanya’da ise bu terim İngilizce’den borrowing yoluyla “Transductologia” şeklinde ortaya çıkarken, Kanada’da “Translatology” terimi tercih edilmiştir. Almanca’da ise, bu terimin Almanca köklü terimlerden türetilerek Übersetzungswissenschaft şeklinde kullanıldığı görülmektedir. Almanca’da yabancı terim kullanılmaması, İngilizce ve Fransızca’da bu terimlerin sorgulanmasına yol açmıştır. Örneğin, “translatio” sözcüğünün Latince’den gelirken, “Logos” sözcüğünün Grekçe’den gelmesi, üstelik Latince sözcüğün Klasik Latince’den gelmemesi dilcileri tartışmaya itmiştir. Bunun üzerine, her iki sözcüğün aynı dilden geldiği “metaphraseology” ya da “metaphrastics, “metaphorology” gibi sözcükler de gündeme gelmiş, ancak sözcüklerin özellikle kendi varlığını yeni kanıtlamaya çalışan bir alanda anlaşılmazlığı, bu terimlerin de ortadan kalkmasına neden olmuştur.


Çeviriyi Towards a Science of Translating adlı kitabıyla, bir bilim dalı olarak ilk karşımıza çıkartanlardan biri 1964’te Eugene Nida olmuştur. Kutsal Kitap’taki çeviri sorunlarını irdeleyen bu kitap alanın bütününü değil, sadece translation process sırasında ortaya çıkan sorunları ele almaktadır. Buradan “bilim” sözcüğünün çeviri süreciyle sınırlı tutulduğu anlaşılmaktadır. Öte yandan, bütün alanı kapsamına alan Çeviribilim adına, Richard Bausch, Joseph Klegrapf ve Wolfram Wills’in çeviri yazınıyla ilgili hazırladığı 1970’de yayımlanan analitik bibliyografyada rastlanmaktadır.


Günümüzde bu bilim dalı için James Holmes’un önerdiği sözcük Çeviri İncelemeleri’dir. Onun Çeviribilim sözcüğüne karşı çıkması, matematik, fizik gibi kesin sonuçlar elde edebilen bilimler için “bilim” sözcüğünün kullanılmasının daha doğru olacağı düşüncesinden kaynaklanmaktadır. Türkçe’de ise akademik çevrede kabul gören sözcük “çeviri incelemelerinden” çok, “çeviribilim”dir. Bu, hem Alman bilim geleneğinin Türk bilim geleneği üzerindeki etkisinden, hem de 1980 sonrası, örneğin dilbilim sözcüğünün bilimsel çevrede kanıksanıp, kabul görmüş olmasından kaynaklanmaktadır.


Çeviribilim ve onun inceleme alanları ilgili görüşü ilk gündeme getiren kişi James Holmes olmuştur. Holmes, Kopenhag 1972 applied linguistics kongresinde sunduğu bildirisinde, çevirinin bir bilim dalı olarak kabul görmesinin öncelikle öteki disiplinlerin izinden gitmesine bağlı olduğunu öne sürmüştür. Buna göre, çeviribilimin de öteki bilim dalları gibi uygulama ve kuramsal olmak üzere iki inceleme alanı olduğunu hatırlatarak, bu disiplinin de ancak bu iki alan arasındaki sürekli iletişim aracılığıyla gelişebileceği düşüncesini savunmuştur (Holmes 1988: 53-64). Bir başka deyişle, bilim dalının sadece uygulama alanıyla sınırlı kalması, mikro düzeyde sorunların ele alınıp tartışılmasına yol açacağından, bilim dalının akademik varlığının kanıtı kuramsal tabanı zayıf kalacak ve çeviri konusu, geçmişte olduğu gibi etkinlikten öteye geçemeyecektir.