past participles
yapı |
örnek |
Türkçesi |
present perfect tense (has done) |
He has broken the world record. |
Dünya rekoronu kırdı. |
past perfect tense (had done) |
He had broken the world record. |
Dünya rekoronu kırmıştı. |
perfect infinitive (to have done) |
Can you name the clubs to have broken the world transfer record? |
Dünya transfer rekorunu kıran kulüpleri sayabilir misin? |
perfect gerund (having done) |
Jason denies having broken your calculator. |
Jason hesap makineni kırdığını inkar ediyor. |
passive voice (be done) |
Two of his ribs were broken. |
İki kaburga kemiği kırıldı. |
passive adjective (done) |
They came to mend the broken TV. |
Kırık televizyonu tamir etmeye geldiler. |
after a noun noun + done |
The house broken into last week belongs to Jason. |
Geçen hafta soyulan ev Jason’a ait. |
reduced passive (done) |
Taken as it is, the sentence will mean nothing. |
Olduğu gibi ele alınınca bu cümle bir anlama gelmez. |
Geçmişlik ortaçları (past participles), (shaped, found, dealt ve taught fiillerinde olduğu gibi) -d veya -t ile, (broken, given, seen ve torn fiillerinde olduğu gibi) -n ile sonlanır. Geçmişlik ortaçları şuralarda kullanılır:
1. Geçmişi gösteren bazı zamanların oluşumunda, geçmişlik mastarında (perfect infinitive) veya ulacında (perfect gerund).
She has broken. (present perfect tense)
Kırdı.
She had broken. (past perfect tense)
Kırmıştı.
to have broken = kırmış olmak (perfect infinitive)
having broken = kırmış olmak (perfect gerund)
2. Edilgen çatıda.
The mirror was broken.
Ayna kırıldı.
He was sent to prison.
Hapishaneye gönderildi.
3. Edilgen anlamlı bir sıfat olarak.
He tried to sell a stolen watch.
Çalıntı bir saat satmaya çalıştı.
He was arrested for armed robbery.
Silahlı soygundan tutuklandı.
4. Cümleye ek bir anlam katmak için bir isimden sonra.
There were a lot of bottles thrown into the sea.
Denize atılmış birçok şişe vardı.
Cars parked in this area will be taken away.
Bu alanda park edilmiş arabalar alınıp götürülecektir.
5. Özne + edilgen eylem diziminin yerine geçmek üzere.
She entered the hotel. She was accompanied by her rich boss.
Otele girdi. Kendisine zengin patronu tarafından eşlik edildi.
= She entered the hotel, accompanied by her rich boss.
Zengin patronunun eşliğinde otele girdi.
We were convinced that he was honest. We gave the money to him.
Onun dürüst olduğuna ikna olduk. Parayı ona verdik.
= Convinced that he was honest, we gave the money to him.
Onun dürüst olduğuna ikna olup parayı ona verdik.